17 Mart 2012 Cumartesi

HESAP VERİYORUM -11-

Okulu bitirmemde annem gene Çorum’da idi. İmtihanlara müfettişler de geldi. Benim bir anımı oluşturan bir olay da burada ortaya çıktı. Ben matematik imtihanına girdiğimde içeride müfettişler ve babam da vardı. Bir faiz hesabını önce yanlış bir rakamı yazarken silip doğrusunu yazacağım sırada babam beni dövüp dışarı çıkarrtı. Bütün derslerimde sınavlarım iyi geçmesine karşın benim kaldım zannederek ağlamama ve üzülmeme hiç aldırmadı. Ben sınıfta kaldığımı sanarak :
- Kaldımsa Çorum’a gitmek istiyorum diye tutturuyorum. Bana
- Sen bilirsin diyerek renk vermiyor.
Sonuçlar belli olupta benim yalnız matematikten 4 diğerlerinden 5 alarak Pekiyi derce ile okulu bitirdiğimi öğrenmem bana büyük bir sevinç kaynağı oldu. Babam sanırım Hacer hanımla ilişkisini açık etmemin intikamını alıyordu.


Babam sert ve özellikle matematik konusunda çok iyi bir eğiticiydi. Çıkrık köyünnden mezun olupta devlet yatılı okul sınavını başaramayan öğrenci yoktur. Bu yatılı okul sistemi o zamanın tekve başarılı örneğidir. Okulu olmayan köylerden yatılı olarak okuma olanağını bulanlar ileride devlet hizmetinde çok önemli roller aldılar. Bire yüz verim veren bir sistemdi sanki. Köy Enstitülerinin başarısı tüm geri kalmış ülkelere örnek olabilecek nitelikdedir.

ÇORUM’daki Yaşamım ve Babasız Olduğum Okul Günleri :

Okulu bitirip diplomamı alınca Çorum’a annemin yanına geldim. Babam müdür olarak Çıkrık’ta kaldı. Çorum’daki evimiz Yeniyol Caddesi 2 no ile sokağın başındaydı. 1942 yılının Çorum’u harp içinde olunmamasına karşın kıtlık ve sefaletin diz boyu olduğu bir şehirdi. Nüfusu yaklaşık 20.000 kişiydi. Verimsiz topraklara sahipti.

Evimiz altı odalı bir evdi. Altında haymalık ve iki oda üstünde 4 odası vardı. Yazın üstteki odaları, kışınsa alttaki odalrı kullanıyorduk. İlk işim mahalle arkadaşları edinme çabasıydı. Ben köyden gelen, iyi beslenme sonucu güçlü, fakat şehir çocuklarına gore saf bir çocuktum. İl temasım bizim mahallenin en kavgacı ve herkesin korktuğu aynı zamanda akrabamız olan Ahmet Haboğlu ile oldu. Yılan diye adlandırılan, çizgileri yılan şeklinde bir yolda bilyeyi dışarı çıkarmadan oynanan bir oyuna girmeme engel olması nedeniyle kavga yaptık Ahmet’le. Buna dövülme denmezdi sanırım. Sonradan Ahmet’le çok iyi arkadaş olduk. En yakın komşumuz Komserin oğlu Güllü Nihat’tı. Yüzünde kırmızı gül gibi lekesi vardı. Sarışın ve çok yakışıklı bir çocuktu. Babası birinci komserdi. Ablası Şükran, biraz havai yapıpaydı. Nihat kızlar üzerinde çok etkiliydi. Bir çok kız ona aşık veya hayrandı. Benimle en yakın ilşkiyi ilk defa o kurdu.