5 Aralık 2010 Pazar

Hesap Veriyorum -7-

Babam Elvançelebi’den Çıkrık yatılı bölge okulu müdürlüğüne atandı. Biz de Çarum’da önce anneannemin evinde bir ay kaldık. Evimizin bir dava vekili Sabit efendide olması bu geçici yerleşimin nedeniydi. Büyükannemin evi tek katlı iki odadan ibaret çok küçük bir evdi. Anneannem duldu. Kocası Sabit efendi kökleri ta Aşık paşaya dayanan müderris (profesör) bir sülaleydi. Dedemin babası Küçük müftü adıyla anılan Çorum’un medresesini yöneten alim bir adamdı. Oğlu ise her şirrete ve cinsel sapıklığı da tescilli Sabit efendi. Fevzi efendi bu yüzden bütün malını oğlunun şer yolda harcamaması için vakfetmişti. O zamana göre büyük değeri olan 12 dükkan, bir hamam (Çavuş hamamı) ve balak (manda yavrusu derisi) içindeki altınlardan oluşuyordu bu miras. Bir de sonradan halkevlerinden Çorum kitaplığına devredilen paha biçilemez değerde bir oda dolusu kitap.

Anneannem biraz aklı noksan cinsinden fakat onurlu bir kadındı. Karagözoğullarından dedemin bu yaptıklarına dayanamayarak ayrılmış ve hiç bir maddi varlığı kalmamış durumdaydı. Medeni kanun çıkınca sonradan meşru dul statüsünü kazandı. Dedemde annemi 14 yaşında başından savmak için kendisinden 30 yaş büyük ve iki çocuklu dul olan babamla evlendirmiş. Büyükannem bize her gün madımak ikram edebilyordu. Annem de cimriliği ile ün salmıştır. Sabah akşam madımakta öyle usandım ki ebemin beresini alıp “bize artık başka bir şey yedir” diyerek yemeğin içine soktum. Ebem çok üzüldü. Ne yapabilirdi ki? Bütün olanağı buydu.

Halbuki annem varlıklı sayılırdı. Annesinin durumunu da biliyordu. Buna karşın hiç önlem almadığı gibi yük olmaktan da utanmadı. Bir ay sonra birazda annemin huyu sonucunda evimiz boşaltıldı. Bizde Çorum Yeniyol mahallesi 2 nolu evimize taşındık. Çorum’un merkezi yerinde iki katlı ve birinci sınıf bir evdi. Sokağa 1.5 metrelik çıkıntıları vardı. Altta sofa ve iki oda, üstte 4 oda ve bir salon bulunuyordu. Bir de dışarıya bakan balkonu bulunuyordu. Benim en sevdiğim yer de balkonuydu. Yaz günleri ben balkonda yatardım. Hem seyirli hem de havadardı.

Gece Çorum’un sarhoş efelerinin küfürlerini duyardım:
- Öfümün üzerine öf diyenin ….
- Bana palabıyıklı Kürt Teyfik derler …
- Bana kaleli Mevlit derler , ben adamın ciğerini paçalar yerim.
- Bana pardonun Sıddık derler, ben adamı ipe götürürüm,
gibi nağralar atarlardı.

Birinci sınıfı Elvançelebi’de okuduktan sonra okul açılınca Gazipaşa ilkokuluna başladım. Hocam Güzüde hanımdı. Kocası da müdürümüz Nazım beydi. Benim okuma ve yazmadan bir sorunum yoktu. İkinci sınıfta ilave ders olarak hayat bilgisi ve matematik okutuluyordu. Ben köyde öğretmen çocuğu olmanın ve kendimi bir bok sanmamın verdiği şımarıklıklardan karnemde Okuma-Yazma, Matematik, Hayat Bilgisi Pek iyi iken Hal ve Gidiş ve Tertip-Düzen Pek fena geldi. Bu karneyle gelince annem benimle başa çıkamadığını söyleyerek beni ÇIKRIK yatılı bölge okuluna babamın yanına gönderdi ki hayatımın yeni bir dönüm noktası burda yaşanacaktı.

Hiç yorum yok: