10 Nisan 2011 Pazar

Hesap Veriyorum -8-

ÇIKRIK KÖYÜ ve İLKOKUL HAYATIM

Çıkrık köyü Çorum’a at arabası ile on saat süren Mecitözü kasabasına bağlı, doğanın harikalarından bir dağ köyüdür. Akdağ’ın eteğinde ve dağlık, bahçelik bir köydür. Aktaş denilen dağdan inen bir suyu, meşhur hardal kirazları, cevizleri, elma, armut ve her türlü sebzenin yetiştirildiği daha ziyade meyvecilikle geçinen bir köydür.

Yatılı okul köyün sonunda birisi 5 derslikli okul diğeri yatakhane olan iki binadan oluşur. Birincisi kısımda derslikler ve müdür odası , ikinci kısımda yatakhane ve fırın, iki adetde öğretmen yatakhanesi vardı. Beş sınıfın da öğretmenleri vardı. Babam bizim matematik dersine girerdi. İlk öğretmenim Yozgat’lı Mehmet Ali beydi. Bize kendini üstün bir hoca gibi göstererek kendini Allah yerine koyar, bizlere trilyonlar, kentrilyonları öğretmeye kalkar fakat temel matematiği bile öğretemezdi. Bir de Bodrum’lu Hacer hocahanım vardı. İki odanın birinde biz babamla, diğer oda da ise Hacer hoca yatardı.

Ben okuldan eve gelince babam çalışmalarıma bakar o günkü konuyu bana sorardı. Bilmediğimde beni eşşekten suyu getiren kadar diye tabir edilen şekilde döverdi. Bilhassa kulaklarımın memelerini ovarak bana işkence ederdi. Bu bana hayatımın en acı anılarını yaşatmaktaydı. Bilhassa Hacer hocanın benden şikayet ettiğinde dayak artardı. Hacer hocanım bana: “Git Aktaş’tan su getir.”, “Git şu işi yap.” Gibi emirler verince benimde inatçı yapım nedeniyle yapmazdım. Akşam babama “Orhan’ a şunu söyledim yapmadı.” gibi şikayetlerle her gün dayak yemekten yıldım.

Bunun intikamını öyle şekilde aldım ki çocuk sandıklarımızın neler yapabileceğinin anlaşılması için burada yazıyorum. Bir ara babam Mecitözü’ne gitmişti. Maarif memuru Mümtaz beyin olmaması nedeniyle bir ay kadar oarada kaldı. Bu durumda bende babamın odasında kalmakta direndim. Hacer hanım birlikte yatmamız için çok yalvarmasına karşın o günkü aklımla nedenini anlamadığım için direndim. Mecitözü’ne tayini çıkınca benim sakladığım güncesini bulamadı. Mecburen gitmek zorunda kaldı. Annem köye gelince , defteri onun yanında babama unutulduğu yerden bulmuşum gibi verdim. Babam defteri annemin ısrarı ile okuyunca skandal patladı. Hatırladığım kadarıyla :

“Ben bir piçim, anam beni başka bir erkekle olan ilişkisinden doğurdu. Yatılı okuldan sonra öğretmen oldum. Benim koca hasretinden yandığım bir zamanda karşıma kör bir ihtiyar olan Hilmi hoca çıktı. Onunla bile yatmaya muhtaçdım, bunun için ona ne kadar yalvardım.” Bunları okuyan annem kudurdu. Babama yapmadığını bırakmadı. Ben de buna bana yapılanların acısı çıkıyor diye çok seviniyordum. Bu benim tabiatıma yerleşti. Bir kişisel olayda önce hiç ses çıkarmam ama sonra bunun acısını fena çıkarırım. Atom bombası gibi tahribat yaparım.

Hiç yorum yok: