22 Ekim 2012 Pazartesi

HESAP VERİYORUM -12-


Babası her akşam evlerinde kumar oynatırdı. Nihat ise sonradan genç yaşta öldü. Çok iyi bir çocuktu. Babasının durumuna o da üzülüyordu. Ne var ki elinden gelen bir şey yoktu. Beraber ortaokula kayıt olduk. Okulun bizim köy okulları ile karşılaştırılınca beni şaşırtan büyüklüğüne alışmam uzun zaman aldı. Çoğunluk şehirde ilkokulu bitirmişti. Arkadaş edinene kadar yabancılık ve uyumsuzluk duydum. 1A sınıfındaydım. Müdürümüz Ziya Ataman çok iyi ve olumlu bir kişiydi. Karısı da Coğrafya öğretmeni Macide hanımdı. Bizim matematik derslerine de giriyordu.

 

Müzik dersine bir ayağı aksayan Hayriye Miyak giriyordu. Bana bu hocanın aynı zamanda fizik hocası olduğunu ve fizik dersi kitaplarının ne zaman dağıtılacağını sormamı isteyerek, beni işlettiler. Üzerimden atamadığım köylü saflığımdan yararlanmaları ilk kötü anım oldu.

 

Türkçe dersine Bahri Miyak giriyordu. Çok sert ve bilgili bir öğretmendi. Bir gün gramer dersinden imtihan yapacağını söyledi. Onüç arkadaş hastalık bahanesi ile devlet hastanesine viziteye çıktık. Bizim numara yaptığımızı anlayan doktorlar bizi okula geri gönderdiler. On üç numaracı arkadaş hep birlikte sınıfa girdik. Bahri Miyak sobaya demir karıştırıcıyı koyup kızdırdı ve hepimizi sözlüye kaldırdı. İlk girenden başlayıp bilemeyenin ellerine vuruyordu. Ben en sondaydım. İkinci zilin çalması beni işkenceden kurtardı. Bu sırada duyduğum korku dilbilgisinden nefret etmeme ve bir türlü öğrenememe yol açtı.

 

Resim dersi en yeteneksiz olduğum dersti. Hocamız Reşat Eroğlu çok disiplinli, yetenekli, resme yatkın olanları koruyan ve onlara sulu boya vb. teknikleri öğreten bir hocaydı.

 

Birinci sınıfta biraz bocalayarak ikmale kaldım. Başta matematik vardı. İkmalden geçerek 2A sınıfına devam ettim.

Hiç yorum yok: