İLK
ÇOCUKLUK AŞKIM :
Ablamın
evlenmesi orta üçün ikinci yılında okuduğum yıllarda oldu. Ablama gelen Çorum’un
manifaturacılarından Yaşar ağa oğlu Zeki Çetin’e ablamı görücü usulü ile istediler.
Eniştemin üç kız kardeşi vardı. Ortancası Mukadder orta birde okuyordu. İlk
bakışta içimden gelen bilmediğim bazı coşkuya benzer hisler onun ilk aşkım
olduğuna beni inandırdı. Tatilde ikmale kaldığı için ders veriyordum. Annem
arada bir bizi control ederdi. Ben aşkımı hiç anlatabilme cesaretine sahip
olamadım. Ben bu sırada şiirler yazıyor ve aşkımı gece boyunca ak sayfalara
döküyordum. İşte bir örnek :
Dökülen
bin yaprak bir rüzgarla baharda
Hatırlayıp
ağlarım,düşünürüm bazanda.
Son bir
tebessüm kaldı hayalimde sesinden.
Bir nebze
tatabilsem o sıcak nefesinden.
Sokakları
doldurur neşeli kahkahalar
Geçerken
mahlleden başörtülü genç kızlar.
Her
birinin yüzünde tatlı bir tebessüm var.
Hepsinin
gözlerinde sanki bir alev yanar.
Kimi güler
açılır baharın nesiminde.
Bir çoğu
gençliğinin en ateşli deminde.
Tatlı bir
tebessümle yakıyorlar kalpleri.
Geçerken
Çormlu kızlar sabah saatleri.
O zamanki şiirlerimden iki defter kalmış. *
Bugünün şiir olarak bir değeri olduğunu
zannetmiyorum. Ne varki o dönemden kalan güzel bir hatıra.
Halkevinin
kütüphanesi bizim uğrak yerimizdi. Orada ilk beğendiğim kitaplar Ömer Seyfettin
kitaplarıydı. Sait maden ile kitapları paylaşarak okumaya başladım. Bana
hayatım boyunca en yakın arkadaşım ve rehberim oldular. Halkevleri o zaman
çoçukların eğitilmesine yardımcı olmak açısından çok başarılı ve ülkeye kıymetler
kazandıran kurumlardı. Müzüik kolunu Sadi Leblebici, Spor kolunu İhsan Tombuş,
tiyatro kolunu bir lise öğrencisi çalıştırırdı. Pinpon masaları, basket
sahaları, müzecilik kolu vardı.
Ne yazık
ki Demokrat Parti CHP ile içiçe olmasını gerekçe göstererek bu kurumları
kapattırdı. Yerine yeni kurumlar kurulamadı. Gençleri kahve köşesine mahkum
eden bir anlayışın ürünüdür.
Köy
Enstitüleri ve Halkevlerinin kapatılması yeri doldurulamaz sonuçlara yol açtı.
Demokrat Partinin kömünizm korkusu, halkın bilinçlenmesinden korkması ve
bağnazlığa sahip çıkması, çıkarlarını
halkın eğitimsizliğinde görmesi neden olmuştur. Günümüzde halen bu anlayış
sürmektedir.
Babamla
yıllar sonar Çıkrık köyüne gittiğimde şu gerçeği bir kez daha gözümle gördüm ki
bu okulların olduğu dönemde yetişen en az 50-60 öğretmen ve aydın varken
sonraki 15 yılda 3-5 kişi dışında yetişen kişi olmamıştır.
* Bu defterden şiirleri blog sayfalarında bulabilirsiniz
* Bu defterden şiirleri blog sayfalarında bulabilirsiniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder